Hukuka uygunluk nedenleri, ceza hukukunda suç olarak tanımlanan bir eylemin, belirli koşullar altında işlenmesine izin veren ve eylemin hukuka aykırılığını ortadan kaldıran gerekçelerdir. Bu nedenler, failin suç tanımına uyan bir eylemi gerçekleştirdiğinde, bu eylemin hukuk düzeni ile çatışmasını önleyen durumlardır.
Eğer bir eylemin hukuka uygunluk nedeni mevcutsa, bu eylem hukuka aykırı sayılmaz ve dolayısıyla suç da oluşmaz. Türk Ceza Kanunu (TCK) bu durumu, “ceza sorumluluğunu kaldıran nedenler” olarak tanımlamaktadır. Bu nedenler, suçun varlığını engellediği için failin cezai sorumluluğunu da ortadan kaldırır.
Hukuka Uygunluk Nedenlerinin Özellikleri
Hukuka uygunluk nedenleri, suç tanımına uygun bir eylemin hukuka aykırılığını ortadan kaldırır. Bu durumda fail, cezalandırılmaz. Ancak, hukuka uygunluk nedenlerinden yararlanan bir kişiye karşı, aynı savunmayı bir başkası yaparak hukuka uygunluk nedenine dayanamaz.
Eğer fail, hukuka uygunluk nedenini kötüye kullanarak, bilerek kendisine karşı bir saldırı oluşturmuşsa ve asıl amacı hukuka uygunluk gerekçesini kullanarak başkalarına zarar vermekse, bu durumda hukuka uygunluk nedenlerinden faydalanamaz.
Bir failin eylemi hukuka uygun olsa bile, bu eylemle bağlantısı olmayan diğer hareketler hukuka aykırı sayılmaya devam eder. Failin, iştirak hükümlerine tabi olabilmesi için, suç tipine uygun ve hukuka aykırı bir eylemde bulunması gerekir. Eğer failin gerçekleştirdiği her hareket hukuka aykırı değilse, iştirak hükümleri uygulanmaz.
Hukuka uygunluk nedenleri, belirli bir sınırlamaya (numerus clausus) tabi değildir ve bu nedenler arasında derecelendirme yapılmaz. Bir olayda birden fazla hukuka uygunluk nedeni varsa, tüm nedenler dikkate alınmalıdır.
Hukuka uygunluk nedenleri, bütün suç tipleri için geçerlidir. Bu nedenlerin uygulanmasında, suçun kasten mi yoksa taksirle mi işlendiği veya icrai mi yoksa ihmali mi olduğu fark etmez.
Hukuka Uygunluk Nedenlerinin Türleri
Hukuka uygunluk nedenleri, bireylerin cezai sorumluluğunu ortadan kaldıran meşru eylemleri düzenler. Bu nedenleri çeşitli başlıklar altında incelemek mümkündür. En yaygın hukuka uygunluk nedenlerinden bazıları aşağıda açıklanmıştır:
Meşru Savunma Nedir?
Meşru savunma, bir kişinin kendisine veya başkasına yönelik ağır ve haksız bir saldırıyı engellemek amacıyla zorunlu bir tepki vermesidir. Bu eylem, insanın kendini savunma içgüdüsünden kaynaklanır ve hukuka uygundur.
Meşru Savunmanın Saldırıya İlişkin Koşulları:
- Bir Saldırı Olmalıdır: Saldırı, bir kişinin haklarına veya mal varlığına hukuka aykırı bir şekilde zarar vermeye yönelik bir insan davranışıdır. Saldırının yalnızca şüphelenildiği durumlarda meşru savunma uygulanamaz; saldırının başlamış ve henüz sona ermemiş olması gerekir. Eğer saldırı tekrarlanma riski taşıyorsa, henüz gerçekleşmemiş olsa bile meşru savunma mümkündür.
- Saldırı Haksız Olmalıdır: Saldırının hukuka aykırı ve haksız bir nitelik taşıması gerekir. Eğer saldırı hukuka uygun bir gerekçeye dayanmıyorsa, haksız olarak kabul edilir.
- Saldırı Bir Hakka Yönelmiş Olmalıdır: Saldırı, bir kişinin fiziksel, manevi veya mülkiyet haklarına yönelik olmalıdır.
Meşru Savunmanın Savunmaya İlişkin Koşulları:
- Savunma Zorunlu Olmalıdır: Saldırıya uğrayan kişi, başka bir yöntemle kendisini savunamıyorsa savunmanın zorunluluğu ortaya çıkar.
- Saldırı ile Savunma Arasında Orantı Bulunmalıdır: Savunmanın saldırıyı etkisiz hale getirecek ölçüde olması gerekir. Savunma, saldırının ağırlığıyla orantılı olmalıdır.
- Savunma, Saldırıyı Yapan Kişiye Yönelik Olmalıdır: Saldırı kimden geliyorsa, savunma o kişiye karşı yapılmalıdır.
Üçüncü Kişi Yararına Meşru Savunma
Meşru savunma sadece kişinin kendisine yönelik saldırılarda değil, üçüncü kişilere yönelik saldırılarda da uygulanabilir. Bu durumda, savunma yapılan kişi ile fail arasında herhangi bir bağ olması gerekmez. Üçüncü bir kişinin haklarına yönelen bir saldırı olduğunda da savunma hukuka uygun kabul edilir.
Bu hukuka uygunluk nedenleri, suç oluşturan bir fiilin ceza hukuku açısından suç sayılmamasını sağlar ve failin cezalandırılmaması sonucunu doğurur.
Görevin İfası
Görevin ifası, bir kimsenin yasa kapsamında kendisine verilen görevi, yetki sahibi olarak yerine getirmesidir. Hukuk düzeni aynı konuda hem emir verirken hem de yasaklama getiremeyeceğinden, görevin ifası bir hukuka uygunluk nedenidir.
Bu hukuka uygunluk nedeninin geçerli olabilmesi için belirli koşullar gereklidir:
- Yetkili kişinin eylemi gerçekleştirmesi gerekir: Yasa, bu eylemi yapma yetkisini kimse, o kişi görevi ifa etmelidir.
- Eylemin yasa hükmüne uygun olması gerekir: Yapılan işlem yasaya tam uygun olmalıdır.
- Sınırın aşılmaması gerekir: Görev ifası sırasında sınırlar aşılmamalıdır.
İlgilinin Rızası
İlgilinin rızası, kişinin üzerinde tam tasarruf yetkisine sahip olduğu bir hakkı, başka birine kullandırma izni vermesidir. Kişi, rızasıyla hakkına müdahale edilebileceğini açıkça belirtirse, bu çerçevede yapılan eylemlerden dolayı kimseye ceza verilmez.
Bu hukuka uygunluk nedeninin geçerli olabilmesi için gereken koşullar şunlardır:
- Rıza gösteren kişinin yetkili olması: Rıza gösteren kişinin, rıza gösterme ehliyetine sahip biri olması gerekir.
- Tasarruf edilebilecek bir hak üzerinde rıza gösterilmelidir: Kişinin, rıza verdiği hak üzerinde serbestçe tasarruf yetkisi bulunmalıdır.
- Geçerli bir rıza açıklamasının olması: Rızanın açık ve anlaşılır bir şekilde beyan edilmesi yeterlidir; beyanın şekli önemli değildir.
- Rızanın, eylemin gerçekleşmesinden önce verilmesi gerekir: Suç işlendikten sonra verilen rıza, eylemi hukuka uygun hale getirmez.
Hakkın Kullanılması
Bir kişi, hukuk düzeni tarafından tanınan bir hakkını kullanıyorsa, bu eylem başkalarının haklarıyla çatışsa bile cezalandırılamaz. Hukuk düzeni, kişinin hakkını kullanmasını korur.
Bu hukuka uygunluk nedeninin geçerli olabilmesi için koşullar şunlardır:
- Kişinin hukuk düzeni tarafından tanınmış bir hakka sahip olması: Eylemi gerçekleştiren kişi, hukukun tanıdığı bir sübjektif hakka dayanmalıdır.
- Hakkın sınırları içerisinde kullanılması: Kişi, bu hakkı kullanırken sınırları aşmamalıdır.
- Bireyin, hakkını doğrudan kullanabilme yetkisine sahip olması: Hakkın kullanılabilmesi için bireyin bu yetkiye sahip olması gerekir.
Hukuka Uygunluk Nedenlerinde Sınırın Aşılması
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 27/1. maddesine göre, “Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılabiliyorsa, taksirli suç için kanunda öngörülen ceza, altıda birinden üçte birine kadar indirilir.”
Öğretide ve uygulamada kabul edilen görüşe göre, “ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın aşılması” ifadesi, “hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın aşılması” şeklinde yorumlanmalıdır.
Sınırın Mazur Görülebilecek Bir Heyecan, Korku veya Telaştan Dolayı Aşılması
Meşru savunmada, sınırın mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaşla aşılması durumunda, failin kusuru olmadığı kabul edilir ve bu durum cezasızlık nedeni olarak değerlendirilir.
Cezasızlık nedeninin uygulanabilmesi için koşullar şunlardır:
- Meşru savunma ile korunabilecek bir hak bulunmalıdır: Bu cezasızlık nedeni yalnızca meşru savunmada uygulanabilir, diğer hukuka uygunluk nedenleri için geçerli değildir.
- Saldırıya ilişkin koşulların varlığı gereklidir.
- Savunmada “ölçülülük” koşulunun ihlal edilmesi: Savunma, saldırıya orantısız şekilde cevap verdiğinde bu sınır aşılmış olur.
- Sınırın aşılmasının, mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan kaynaklanması: Eylemi gerçekleştiren kişi, bu duyguların etkisi altında hareket etmiş olmalıdır.
TCK m.27/2’ye göre, tüm bu koşulların birlikte gerçekleşmesi durumunda, meşru savunmada sınırı aşan faile ceza verilmez.